Türkiye'deki İktidar Savaşına Karşı Barış Gazeteciliği Söylemi Geliştirilebilir mi?
- Savash Porgham
- 24 Oca 2014
- 4 dakikada okunur
Türkiye'de 17 Aralık'tan buyana ilk olacak nitelikte olaylarla karşı karşıyayız. Yola müttefik olarak çıkan AKP ve Gülen Cemaati arasında gelişen olayların tek bir açıklaması var: İktidar Savaşı! Söz konusu savaşın Anayasal ihlal niteliğini aldığı açıktır çünkü iktidarın erkler ayrılığına aykırı yönde yargıya yaptığı müdahaleler ortadadır. 2 HSYK üyesi, 177 yargı mensubu ve 5 bine yakın emniyet mensubunun görevden alınması açık bir yürütme müdahalesidir. Ancak AKP-Cemaat arasında yürütülen savaşın en önemli sahası şüphesiz medyadır. Yayınlanan belgeler, ses kayıtları ve basın mensuplarının yansıttığı farklı analizler, hem AKP hem de cemaatin algı yönetiminin bir parçası. Türkiye medyasının üslubu değerlendirildiğinde, gerginlik ve iktidar savaşına odun taşıdığı yadsınamaz bir gerçek. Bu bağlamda, medya üzerinden yürütülen iktidar savaşına karşı, yine medya üzerinden bir Barış Gazeteciliği söylemi geliştirilebilir mi?
Medya Etik Kurulu Başkanı ve Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Süleyman İrvan, iletişim akademiyasında barış gazeteciliği konusunda otorite olarak kabul edilen akademisyenlerin başında gelir. Bu bağlamda, Twitter üzerinden bir söyleşi yaparak değerlendirmelerini alma şansım oldu. Prof.Dr. Süleyman İrvan'ın İktidar "Savaşında Barış Gazeteciliği" konusunda önemli tespitleri var.

-Barış gazeteciliğini kısaca nasıl tanımlayabiliriz kıymetli hocam? Temel prensipleri nelerdir?
Prof.Dr. İrvan: Barış gazeteciliği uzunca bir süredir akademide konuşuluyor. Gazeteciler arasında da epey zamandır biliniyor. Twitter mantığına sadık kalarak cevaplarsam; barış gazeteciliği çatışmalı durumlarda barış girişimlerini özendiren, insan haklarını gözeten gazetecilik anlayışı.
-Barış gazeteciliğinin söylemi sıcak ve soğuk savaşları önlemek adına barıştan yana bir taraf olma mıdır?
Prof.Dr. İrvan: Savaş sözcüğünü kullanmayalım isterseniz, her türden çatışmalı ortamda geçerli olması gereken gazetecilik anlayışıdır.
-Barış gazeteciliğini mesleki kodlar/normlara göre değerlendirdiğimizde, "bu alan basın etiğinin temelidir" tespiti doğru mu?
Prof.Dr. İrvan: Gazetecilik etiği açısından bakıldığında, barış gazeteciliği, özendirilen bir anlayış. En azından ben o noktadan bakıyorum. Örneğin, TGC Bildirgesi açıkça zikretmese de barış gazeteciliğini destekliyor.
-Barış gazeteciliğinin üslubu savaş/çatışma propagandası yapmama odaklı olduğundan, bir barış gazetecisi nasıl çalışmalı? Örneğin ortaya çıkan kasetler ve ses kayıtları karşısında bir barış gazetecisinin pozisyonu ne olmalı sizce?
Prof.Dr. İrvan: Bu alandaki literatürü takip edenler en azından J. Galtung'dan haberdardırlar. Galtung, barış gazeteciliğini dört temelde tanımlıyor. Barış odaklı olma; gerçek odaklı olma; halk odaklı olma; çözüm odaklı olma. Anlam kaybı olmasın diye ekleyeyim. Aslında barış gazeteciliği bilinmedik bir gazetecilik anlayışı değil. Biri çıkıp bunlar zaten gazeteciliğin özüdür diyebilir. Derse iyi de eder. Sakıncası yok. Önemli olan, isim değil, ne yapıldığıdır. Barış gazetecisi 2 şeye bakmalı. Bir, gerçek mi; İki, kamu yararı var mı? Gerçeğe odaklanmak önemli.
-Türkiye'de son dönem iktidar savaşına bakıldığında, basın önemli bir savaş sahası konumunda. Basının rolü bu savaşta nedir?
Prof.Dr. İrvan: Türkiye'de yaşanan iktidar mücadelesi benim Kıbrıs'tan görebildiğim kadarıyla medya üzerinden yürütülen bir mücadele. Türkiye medyası bu mücadelenin tam olarak neresinde kestirmek zor. Benim görebildiğim, 1. yangına odun taşıyor 2. militan gazetecilik yapıyor. 3. tam da çatışma gazeteciliğinin ilkeleri içinde yaklaşıyor. Biz ve onlar ikiliği içinde. Propaganda ile gerçeğe dayalı haberler karışmış durumda ve neyin gerçek neyin yalan olduğu belirsiz.
-17 Aralık'tan buyana Iktidar-cemaat savaşı ve operasyonlar noktasında basın yine ideolojik aygıt olma özelliği mi sergiliyor?
Prof.Dr. İrvan: Basının önemli bir kısmı sözcü gibi hareket ediyor. gene de genelleme yapmaktan kaçınmam gerekiyor. Althusser'e bakılırsa, medya zaten devletin ideolojik aygıtı. Belki bu tartışma bizi bir yere götürmez diye oraya girmeyeyim. Basın devletin ideolojik aygıtıdır dediğinizde, oradan gidebileceğiniz pek bir yer yok gibi geliyor bana.
-Türkiye'nin iktidar savaşına karşı sosyal medya da kullanılarak, yeni bir barış gazeteciliği akımı oluşturulabilir mi?
Prof.Dr. İrvan: Bana, demokratik medya modeli daha mantıklı geliyor. Medya demokratik bir işleve sahip olabilir. Toplumun gereksinim duyduğu doğru bilgileri sağlayabilir. Benim fikrim şu. barış gazeteciliği bir gazetecilik felsefesi. Bir kişi bu felsefeyi paylaşıyorsa barış gazeteciliği her yerde yapabilir. buna sosyal medya da dahil. bu fikri, felsefeyi paylaşan gazetecilerin çoğalması lazım. ben bu anlayışın giderek daha çok sayıda gazeteci tarafından paylaşıldığını düşünüyorum. Elbette sorunlar yok değil.
-Okuyucu basındaki nesnellik ve manipülasyonu birbirinden nasıl ayırabilir? Bu noktada sosyal medya etkili olabilir mi?
Prof.Dr. İrvan: Okurun işi zor. ne doğru bilgidir ne manipüle edilmiş haberdir ayırmak kolay değil. Bu noktada medya okuryazarlığı kavramı devreye giriyor işte. belki de birilerinin medyada yayımlanan haberleri irdelemesi, haberlerin peşine düşmesi gerekiyor. Aslında bir habere bakıldığında onun ne türden bir haber olduğu az çok anlaşılıyor. Ama yine de okurun gerçeği bilmesi zor. Bazen belgeler yayımlanıyor, ama belgelerin gerçek mi sahte mi olduğunu bilmemize olanak yok.
-Türkiye basınında en büyük sorun aslında gazetecilerin otosansürü. Bu durumu basın etiği/özgürlüğü adına nasıl görüyorsunuz?
Prof.Dr. İrvan: Otosansür dediğimiz şeyin ne kadarı otosansür emin değilim. Sanki bazı gazeteciler "inanmış" konumdalar. Onları dinlerken e okurken, bu kadarı da olamaz diyorum. Otosansür, bir gazetecinin yazmak isteyip de yazamadığı şeyler için geçerli. oysa çoğu gazeteci yazdıklarının doğruluğuna o kadar inanmış ki, onlardan gerçeği beklememiz pek mümkün görünmüyor. Öte yandan, gerçekten gazetecilik yapmak isteyenler üzerinde de çok ciddi bir baskı olduğunu söylemek gerekir.
-Son olarak, sosyal medya ve yurttaş gazeteciliğinin yükselişiyle, sizce profesyonel haberciler hala gündemin eşik bekçisi mi?
Prof.Dr. İrvan: Benim görebildiğim, elbette bazı kıpırdanmalar var ama twitter'da bile en çok konuşulanlar anaakım medyada üretilen haberler. Yurttaş gazeteciliği de yanlış kullanılıyor gibime geliyor. Ben gazeteciliğin profesyonel olanını tercih ederim. Elbette bazı kişiler ellerindeki bilgileri paylaşıyor ama bu sürekli değil. Bizim yapmamız gereken, profesyonel gazeteciliği kurtarmak, eğer kurtarabilirsek. Alternatif medya da var anaakımda yer bulamayan haberler için Kabul edelim ki, bir haber anaakım medyada yer bulmadıkça etkisi olmuyor. O halde, oraya yoğunlaşmak bana daha doğru geliyor.
VivaHiba- 24.01.2014
Comments