top of page

Medya Okuryazarlığı Nedir?

  • Yazarın fotoğrafı: Savash Porgham
    Savash Porgham
  • 3 Mar 2014
  • 5 dakikada okunur

Bugün Türkiye bir siyasal iktidar mücadelesi ile karşı karşıya ve görüldüğü üzere savaşın en yoğun geçtiği alan şüphesiz medya. Demokrasi kuramına göre bağımsız bir dördüncü erk olması gereken medya, bunun aksine belirli gurupların ideolojik aygıtı olma özelliğini sürdürüyor. Birçok iletişim uzmanı ve gazeteci, günümüz Türkiye medyasının üslup bakımından dibe vurduğuna dair hemfikir. Gerçekleri anlatması beklenen medya, günümüzde iletilerinde bolca manipülasyon, propaganda, dezenformasyon ve mezenformasyona yer veriyor. Burada hedef kitlenin en büyük sorunu doğru enformasyonu yanlış olandan ayırabilmek noktasında ortaya çıkıyor. İşte bu noktada “Medya Okuryazarlığı” eğitiminin ne denli önemli bir faktör olduğu anlaşılıyor. Türkiye’nin kaotik medya ortamında bırakın sokaktaki vatandaşı, profesyonel gazeteci ve habercilerin bile artık doğru ve yanlış enformasyonu birbirinden ayıramaz hale geldiği aşikar. Medya okuryazarlığı bağlamında akıllara bazı sorular gelebilir:

-Medya okuryazarlığı tam olarak neyi ifade ediyor?

-Medya organizasyonları verdikleri enformasyonu nasıl kurgular?

-Medyanın dolayımından geçmiş verileri hedef kitle nasıl algılar?

-Türkiye’nin balçık medya düzeninde profesyonel gazetecilerin de medya okuryazarlığı eğitimine ihtiyacı olabilir mi?

-Sosyal medyanın medya okuryazarlığı kavramına etkisi nedir?

Tüm bu sorular ve daha fazlasını İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı, kıymetli hocam Prof.Dr. Nilüfer Sezer’e Twitter üzerinden yaptığımız bir söyleşide sorma şansım oldu. Prof.Dr. Sezer’in medya okuryazarlığı konusunda önemli tespitleri var.

-"Medya Okuryazarlığı" kavramı nasıl tanımlanabilir ve hangi doneler üzerine temellendirilir?

Prof.Dr. Sezer: Medya ve medyadan ulaşan mesajların bireyleri sadece bilgilendirmekle kalmayıp, onların değer yargılarını, tavırlarını, inançlarını ve çeşitli yönleriyle yaşama bakışlarını değişik açılardan etkilemesi, hatta yeniden biçimlendirip değiştirmesi, "medya" ve "okuryazarlık" kavramlarını birbirleriyle bütünleştirmiştir. Medya okuryazarlığı çeşitli biçimlerdeki yazılı - basılı, görsel, işitsel, elektronik ortamlardaki iletilere erişmektir. Medya iletilerini anlamak ve değerlendirmek için gereken bilgi birikimine sahip olmaktır. Medyayı etkin ve akılcı biçimde kullanmaktır. Medya olarak bilinen bilgi kaynaklarını tanımak, değerlendirmek ve gereğince yararlanmaktır. Farklı kaynaklardan gelen bilginin doğruluğunu değerlendirmektir. Medyanın kişilerin ve toplumun düşünceleri, davranışları ve değerleri üzerindeki etkisinin bilincinde olmaktır. Medya kanalları yoluyla toplumla etkili iletişim kurmaktır. Gereken tepkileri vererek bilginin bilinçli ve doğru üretilmesini sağlamaktır. Son olarak fikir üretmekle kalmayıp düşünceleri iletme kapasitesine sahip olmaktır.

-Medya okuryazarlığı eğitiminde, medyanın ileti dolayımı nasıl anlatılır? Medya, iletilerini nasıl ve neye göre kurgular?

Prof.Dr. Sezer: Medya okuryazarlığı eğitiminde önemli olan gerçek ile kurgu arasındaki ayrımın farkında olabilmektir. Neyin doğru neyin kurgulanarak bize ulaştığını farklı kaynaklardan soruşturarak manipülasyon, propaganda, dezenformasyon ve mezenformasyon arasındaki ayrımı fark edebilmek önemlidir. Anlatılan dünya (the world told), gösterilen dünyadan (the world shown) farklı bir dünyadır. Belki de ilk olarak “bilgi” kavramının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. İngilizcede “bilgi” kavramına karşılık “information (alınan bilgi)” ve “knowledge (yapılandırılan bilgi)” sözcükleri eşanlamlı olarak kullanılır. Oysa Information (alınan bilgi), bireyin karşılaştığı, ona doğrudan doğruya sunulan ve başkasının üretimi olan bilgidir. Knowledge (yapılandırılan bilgi) ise, bireyin kendinden bağımsız olarak elde ettiği bilgiyi yeniden yapılandırması, kendine mal etmesi sonucu oluşturduğu bilgidir. Yani bireyin zihinsel çabasını istemli biçimde kullanarak yorumladığı ve yapılandırdığı bilgi türüdür. Ana ayrım, kişinin kendi yapılandırmasına dayalı bir bilgi olmasına ya da aktarılan bilginin aynen tekrarlanmasına dayalı bir bilgi olmasındadır. Hedef kitlenin iletilere ulaşması, bunları çözümlemesi, değerlendirmesi ve iletme yeteneğini kazanmış olması beklenir. Bu bağlamda, iletileri akıl süzgecinden geçirebilen bilinçli bir kitleden söz ediyoruz.

-Medya kurgusundan geçmiş ileti ve enformasyon, hedef kitle tarafından hangi biçimlerde algılanır ve onları nasıl etkiler?

Prof.Dr. Sezer: Medya okuryazarlığı eğitiminde Potter iki tür düzeyden söz eder. Düşük düzey medya okuryazarlığı; medya ürünlerini tanımak ve izlemektir. Bu düzeyde medyanın ürünlerinden haberdar olma söz konusudur. Yüksek düzey medya okuryazarlığı ise; medya ürünlerinden gelen mesajları yorumlayabilme, tartışabilme ve farklı türden medya araçları kullanarak mesaj iletme ve paylaşma becerisidir. Medya okuryazarlığı eğitimi söz konusu yüksek düzey medya okuryazarlarının toplum içinde etkili olmasını sağlamak ve toplumu medya karşısında güçlü kılmaktır. Ana akım medya okuryazarlığının yanı sıra özellikle eleştirel pedagojiden söz ediyorum.

-Son dönem aşırı algı yönetimi ve manipülasyon ortamında, gazetecilerin de artık medya okuryazarlığı eğitimine ihtiyacı yok mu?

Prof.Dr. Sezer: Tüm toplum olarak medya okuryazarlığı eğitimi almamız gerektiğini düşünüyorum. Çocuklar, gençler, ebeveynler, yöneticiler ve özellikle medya çalışanları da buna dahildir. Bu nedenle İletişim fakültelerinde medya okuryazarlığı dersini seçmeli de olsa önemsiyorum. Geleceğin iletişimcilerinin bu dersi alması ve bir anlamda kendilerini ve çevrelerindekileri sorgulaması önemli. Genç bir gazeteci adayı kendisine ulaşan iletileri sorgulayarak, araştırarak, karşılaştırarak, değerlendirerek kendisine ulaşan iletileri tüm bu aşamalardan geçirebilmeli. Televizyon ve bilgisayar, tablet, iphone, vd. tüm bu araçlar bizi sarmalamış durumda. Özellikle internet ve televizyon karşısında kendi seçimini yapabilen, kendi kararlarını alabilen bir genç kuşağın yetişmesini sağlamamız gerek. Çocuklarımız, gençlerimiz bilinçli birer medya tüketicisi ve üreticisi olmalı. Hepimiz medya aracılığıyla bize ulaşan iletilere farklı anlamlar yüklüyoruz hiç kuşkusuz. Her şey bizi etkiliyor. Özellikle televizyon saniyede 30 hareketsiz görüntünün arka arkaya geldiği bir medya. Sinemada 24 görüntü ve elbette 25.kareden söz edilir. Bu durumda okuryazarlık türlerinin en tepesine medya okuryazarlığını yerleştirmek istemem doğrudur diye düşünüyorum. Şemsiye okuryazarlıktır Medya okuryazarlığı. Medya okuryazarlığı dil, bilgi, bilgisayar, görsel, elektronik yani 40’ı aşkın okuryazarlık türünün bilinmesini gerektirir. Yani, ana dilimizin eğitimi gibi, matematik eğitimi gibi eğitimi elzemdir.

-Gazeteci/habercilerin medya okuryazarlığı eğitimine etkileri ne olabilir? Yoksa kitlenin eğitimi onların işine gelmiyor mu?

Prof.Dr. Sezer: Medya okuryazarlığı konusunda yapacakları söyleşilerle, çocukları gençleri verecekleri güncel örneklerle, aktaracakları deneyimlerle bilgilendirebilirler. Eğitimsiz kitle olamaz çünkü eğitim çok yüklü bir kavram bence. Kitle eğer yüksek düzey medya okuryazarı ise sorguluyor, araştırıyor, kendisine ulaşan bilginin belirli bir görüşün, düşüncenin ürünü olduğunu kabul edebiliyorsa, o zaman bu düşünceye karşı da durabilir yanında da olabilir. Kararı verecek iletinin ulaştığı kişidir. Bu anlamda gazetecilerin ve habercilerin bunu göz önünde bulundurması birçok sorunun çözümünü de beraberinde getirecektir.

-Son olarak, günümüzün hakim kitle iletişim ortamı sosyal medyanın "Medya Okuryazarlığı" eğitimine etkisi nedir? Avantaj ve dezavantajları var mı sizce?

Prof.Dr. Sezer: Sosyal medyanın medya okuryazarlığına etkisi özellikle tüm zamanını internete bağlı olarak geçiren ve her okuduğuna, her gördüğüne inanan kitle için büyük bir tehlike. Sanal ortamda sosyal paylaşım siteleri o kadar çok dezenformasyona müsait ki kimliklerimiz bile sanal artık bu sosyal paylaşım sitelerinde. Biz biz değiliz başka kimlikler altında mesajlaşıyor, ileti paylaşıyoruz. Medya okuryazarlığı eğitimi özellikle çocuklara ve gençlere verilmesi gereken bir eğitim. Anaokullarından başlayarak yaşam boyu öğrenme dediğimiz süreç bu. Sürecin yöneticileri de İletişim fakültesi mezunları olmalı. Dört yıl boyunca iletişim ve medya üzerine çeşitli dersler almış, stajlar yapmış, pedagojik formasyon almış mezunlarımız hak ettikleri pozisyonlara geldiklerinde çok farklı bir medya okuryazarlığı eğitimine tanıklık edeceğimize kuşkum yoktur. Elbette İletişim fakültelerinin amacı öğretmen yetiştirmek değil ancak eğitimin tüm basamaklarında (ana-ilk-orta-lise...) böylesi bir eğitimden geçmiş uzman eğitimcilerin görev alması kaçınılmazdır. 40’ı aşkın İletişim fakültesi var ve her yıl farklı programlardan yüzlerce mezun veriyorlar. Her yıl sektörün tüm mezunlarımızı istihdam edecek durumu yok, bu açık. Bu nedenle öğrencilerimizin öğretmenlik, danışmanlık, çift diploma ve ikinci üniversite gibi olanakları değerlendirmeleri bence günümüzde şarttır. Bu tür olanakları Üniversitemizin sunduğunu biliyoruz. Öğrencilerimizi destekliyoruz, mezunlar derneğimizle, sektörle, kurum ve kuruluşlarla yapacağımız görüşmeler sonucunda olumlu gelişmeler yaşayacağımızı ümit ediyorum. Şahsen bir akademisyen ve eğitmen olarak çalışmalarım hiç hız kesmedi, kesmeyecek.

Teşekkür ederim.

VivaHiba- 03.03.2014

 
 
 

Comments


Savash Porgham
887FC076-7C26-4FC0-A898-0FCA91135EF0.jpg
Sosyal Medyadan Takip Edin
  • Instagram
  • YouTube Social  Icon
  • Facebook Basic Black
  • Twitter Basic Black
bottom of page